Bazı hastalıklar basit bir tetkik sonucunda saptanabilirken bazılarında ayrıntılı tetkiklere rağmen yanlış ya da eksik tanı konabilir. Yalnızca tetkiklere dayanarak tanıya varmak ve tedavi planını belirlemek sağlık sorunlarının çözümünde çoğu zaman yetersiz kalır. Öte yandan hekimlerin hastanın yakınmalarını dikkatle değerlendirerek ve ayrıntılı bir muayene ile hiçbir tetkike gerek duymadan da tanıya varmaları mümkün olabilir. Kişinin herhangi bir yakınmasının olmaması sağlıklı olduğu anlamına gelmediği gibi örneğin ailesinde veya yakın çevresinde sağlık sorunu olanlar kendi sağlıkları konusunda da merak veya endişe duyabilirler. Bu nedenle sağlık sorunlarını ‘‘kişilerin dert edindikleri durumlar’’ olarak ele almak yerinde olur.

    Bitkilerin ve hayvanların hastalandıklarını ancak görünüşlerinde ve davranışlarındaki değişiklikleri gözlemleyerek fark edebiliriz. İnsanlar ise dertlerini sözlü ve/veya sözsüz (hareketler ile) anlatabilme özelliğine sahiptir. Bu özelliğimizden yararlanırsak doğru tanıya ve dolayısıyla uygun tedaviye ulaşma şansımız artar. Sosyal medyayı yaygın olarak kullanma alışkanlığımız sağlık konusunda bilgi edinmek için de sıklıkla internete başvurmamıza, televizyondaki sağlık programlarını izlememize yol açmıştır. Sağlık sorunlarımızı bu yöntemle çözmeye çalıştığımızda ‘‘birilerine derdimizi anlatmak’’ yerine ‘‘birilerinin söylediklerini dinlemek’’ yolunu seçmiş oluruz. Üstelik o birilerinin bizi gözlemleyebilmesi de mümkün değildir. Benzer sorunları olan kişilere danışmak bir diğer yol olarak düşünülebilirse de sağlık sorunlarının niteliği ve çözümü kişiden kişiye önemli farklılıklar gösterdiği için bu çabamız ‘‘dert ortağı’’ bulmaktan öteye geçemez ve derdimizi söylememize rağmen derman bulamayız.

    Derdimizi dinleyerek derman bulmamızı sağlayacak kişiler yalnızca kendi hekimlerimizdir.