- Beslenme
-
by Barış İlerigelen
Sağlıklı beslenme, doğal (katkı maddesi içermeyen) besinlerin dengeli (karbonhidrat, protein, yağ oranları, lifler, vitaminler, mineraller ve su miktarları açısından), ölçülü (verdikleri kalori açısından) ve düzenli (öğün araları açısından) bir şekilde tüketilmesi prensibine dayanır. Sağlıklı beslenme ile ilgili genel kabul görmüş başlıca öneriler şunlardır: beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmeğinin, beyaz pirinç yerine esmer pirincin, trans ve doymuş yağlar yerine doymamış yağların tercih edilmesi, meyve ve sebze tüketimine ağırlık verilmesi, tuz tüketiminin günde 5 gram ile sınırlanması, yemekleri hazırlarken kızartma yerine ızgara ya da buharda pişirme yönteminin kullanılması.
Sağlıklı beslenme beden ve zihin sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahip olup obezite, kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon, depresyon ve kanser riskini azaltır.
Beslenme temel bir gereksinim olmanın ötesinde aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Beslenme tarzı gerek kişiden kişiye ve gerekse aynı kişide zaman zaman farklılıklar gösterebilir. Dolayısıyla beslenme tarzını düzenlerken kişilerin damak tadını, iştah durumunu, sosyo-ekonomik koşullarını ve beslenme kültürünü de dikkate almak gerçekçi bir yaklaşım olur.
Farklı besinleri denemek, damak tadımızın gelişmesini sağlar. Damak tadı, besinlerden aldığımız lezzeti ifade etmek ile birlikte yalnızca tat duyusuyla ilgili değildir. Görme, koklama ve dokunma duyularıyla başlayan bir sürecin tat duyusuyla tamamlanmasını ifade eder. Bu süreç boyunca beynimiz duyu organlarımızdan kendisine ulaşan sinyalleri yorumlar. Beslenme konusunda daha önceki deneyim, alışkanlık ve ön yargılarımız bu yorumlamada önemli rol oynar ve bunun sonucunda o besinin damak tadımıza uygun olup olmadığı ile ilgili bir algımız oluşur. Kişilerin damak tadı birbirinden farklı olduğu gibi değişik besinleri deneme konusundaki olanakları ve motivasyonları da farklıdır. Bu nedenle beslenme tarzını düzenlerken öncelikle damak tadına uygun olan besinlere yer vermek gerekir.
İştahın açık olması genel olarak bir sağlık göstergesidir. Bununla birlikte aşırı iştahlı olmak çoğunlukla fazla kiloları da beraberinde getirerek sağlığı olumsuz yönde etkileyebilir. Fazla kiloların verilmesi konusunda bedensel aktivitelerin yararı oldukça sınırlı olup çoğunlukla beslenme tarzı değişikliklerine gereksinim vardır. İştahsızlık, sürekli olmadığı ve kilo kaybı eşlik etmediği sürece genellikle sağlıksız bir durum değildir. Beslenme tarzının yeniden düzenlenmesiyle ortadan kalkabilir. Bununla birlikte iştahsızlık sürekli ise ve belirgin zayıflama ile birlikte ise bir sağlık sorununun habercisi olabileceğinden nedeninin araştırılması gerekir. Beslenme tarzını düzenlerken kişilerin iştah ve kilo durumları da dikkate alınmalıdır.
Sağlık ile ilişkili sosyo-ekonomik faktörler, eğitim, meslek ve gelir düzeyidir. Bu faktörler birbiriyle bağlantılıdır. Sosyo-ekonomik faktörler kişilerin beslenme tarzını etkiler. Örneğin, eğitim ve gelir düzeyi yüksek olan kişilerin genellikle sebze ve meyveden zengin, düşük kalorili besinleri tercih etmesine ve besin çeşitliliğine önem vermesine karşın düşük eğitim ve gelir düzeyi olanlar genellikle yüksek kalorili besinlere yönelmekte ve değişik besinleri denemek yerine alışkın oldukları beslenme tarzını sürdürmektedir. Beslenme tarzını düzenlerken sosyo-ekonomik faktörler ve özellikle de gelir düzeyi ve bununla bağlantılı olarak alım gücü mutlaka dikkate alınmalıdır.
Beslenme tarzını etkileyen bir diğer faktör beslenme kültürüdür. Beslenme kültürü yaşam tarzı ile bağlantılı olup ağırlıklı olarak yöresel yemeklerle, evde hazırlanan yemeklerle, dondurulmuş besinlerle ya da ev dışında hazırlanan besinlerle beslenenler vardır.
Sonuç olarak, sağlıklı beslenme önemlidir ve bazı genel prensipleri vardır. Bu prensipleri uygularken damak tadı, iştah durumu, sosyo-ekonomik koşullar ve beslenme kültürü dikkate alınmalı, ulaşılması mümkün olan hedefler belirlenmelidir.