• Beslenme
  • by Barış İlerigelen
  • 28 Şubat 2020

    Montesquieu’nun bu sözü 1988-1990 yıllarında Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand’ın özel aşçılığını yapan Daniele Mazet-Delpeuch’un hikayesini konu alan “Sarayın Tadları” filminde geçmektedir. Ünlü bayan aşçı (filmdeki Hortense Laborie karakteri) kendi seçtiği malzemelerle hazırladığı özel yemekler ile cumhurbaşkanının damak tadına hitap etmeyi başarmışsa da sağlık danışmanlarının sıkı diyet önerileri üzerine görevinden ayrılmak durumunda kalmıştır. 

    Sağlıklı beslenmenin takıntı haline gelmesi olarak tanımlayabileceğimiz ortoreksiya aslında Yunanca orthos ve orexia kelimelerinin birleşmesinden oluşan ve “doğru/uygun beslenme” anlamına gelen bir terimdir. Sağlıklı beslenme beden sağlığı ve iyilik hali üzerinde olumlu etkiler gösterirken bunun bir takıntı haline gelmesi profesyonel sağlık desteği almayı gerektirecek boyutta bedensel, zihinsel ve sosyal sorunların ortaya çıkmasına yol açabilir. 

    Ortoreksiya yemeğin miktarından ziyade içeriğinin önemsenmesiyle karakterize bir beslenme bozukluğudur. Ortoreksiya hastaları her bir yiyeceğin içeriğini dikkatle ve ayrıntılı olarak inceleyerek genellikle organik ve katkı maddesi olmayanları benimserler. Hangi besinlerin sağlıklı, hangilerinin sağlıksız olduğunu öğrenmek için sosyal medya ve televizyon kanallarında beslenme ve sağlıklı yaşam konusundaki bilgi ve öneriler ile saplantı düzeyinde ilgilenirler. Zamanlarının büyük bir bölümünü bir sonraki öğünün zamanını, içeriğini, hazırlanışını, besin değerinin nasıl en üst düzeyde tutulacağını düşünmek ve planlamak ile geçirirler. Kendilerine uygun besini bulmak için aşırı strese girerler ve olağan dışı gayret gösterirler, eğer bulamazlarsa genellikle o öğünü atlarlar.

    Besinlerini sınırlandırmaları zamanla kilo kaybıyla sonuçlanır. Bu kilo kaybı manken hastalığı olarak bilinen, sıfır beden olma tutkusuyla karakterize anoreksiya’da da söz konusudur ancak ikisi arasındaki temel fark ortoreksiya’da kilo vermenin temel hedef olmamasıdır. 

    Ortoreksiya’nın nedenleri iyi bilinmemekle birlikte obsesif-kompulsif eğilim (saplantılı düşüncelerden kurtulmak için zorlayıcı davranış uygulamak), geçmişte ya da hali hazırda diğer beslenme bozukluklarının varlığı başlıca risk faktörleridir. Mükemmelliyetçilik eğilimi, yoğun anksiyete, kendini kontrol etme gereksinimi, kariyer nedeniyle sağlığa odaklanmak (sağlık çalışanlarında, müzik sanatçılarında, sporcularda olduğu gibi) diğer risk faktörleri olarak sıralanabilir. Ortoreksiya riski yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve sosyoekonomik durum ile de ilişkilidir. 

    Sağlıklı beslenmeyi ilke edinenler ile bunu takıntı haline getirenleri (ortoreksiya hastaları) ayırt etmek için Dr. Bratman’ın (1997’de ortoreksiya’yı tanımlayan kişi) 2017’de hazırladığı testten yararlanılabilir. Aşağıdaki altı cümleden birine “evet” cevabını vermek ortoreksiya riski için yeterlidir: 

    1. Hayatımın büyük bir bölümünü, hayatımın diğer boyutları (aşk, yaratıcılık, aile, arkadaşlık, iş ve okul gibi) ile çakışacak şekilde sağlıklı besinleri düşünmek, seçmek ve hazırlamak ile geçiriyorum. 
    2. Sağlıksız olarak kabul ettiğim herhangi bir besini yediğimde kendimi endişeli, suçlu, kirlenmiş ve/veya günah işlemiş olarak hissediyorum; bu besinlerin yakınımda olmaları bile beni rahatsız ediyor ve kendimi bu tür besinleri yiyenleri suçlar konumda hissediyorum.
    3. Kişisel barış, mutluluk, zevk, güvenlik ve kendime saygı hislerim yediklerimin saflığı ve doğruluğuna aşırı derecede bağlıdır.
    4. Bazen kendi kendime kurduğum “iyi beslenme” kurallarımı düğün, ailem ve arkadaşlarımla ziyafet gibi özel durumlarda gevşetmek istiyorum fakat yapamadığımı fark ediyorum. (Not: Diyette HERHANGİ BİR istisna yapmanın güvensiz olduğu tıbbi bir durumunuz söz konusu ise bu madde uygulanamaz.) 
    5. Zamanla sürekli olarak daha fazla besinleri eledim ve beslenme kuralı listemi sağlık yararlarını devam ettirmek ya da arttırmak için genişlettim; bazen bilinen beslenme teorisini alıp kendi inançlarımı ilave ediyorum. 
    6. Sağlıklı beslenme teorimi sürdürmek kilo kaybımın benim için iyi olduğunu düşünenlerden daha fazla zayıflamama, ya da saç dökülmesi, menstrüasyon kaybı, deri problemleri gibi kötü beslenmenin diğer belirtilerine neden oldu. 

    Sağlık, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “hastalık ya da sakatlığının olmamasının yanı sıra bedensel, zihinsel ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hali” olarak tanımlanmaktadır. Ortoreksiya, besin alımının sınırlanmasına bağlı olarak anemi, sindirim bozuklukları, elektrolit bozuklukları, metabolik asidoz, hormonal dengesizlik, kemik sağlığında bozulma gibi tıbbi sorunlara yol açabilir.  Bu sorunlar yaşamı tehdit edebilecek boyuta ulaşabilir ve hafife alınmamalıdır. Zihnin sürekli olarak sağlıklı beslenme ile meşgul olması olumsuz psikolojik etkiler oluşturabilir. Ortoreksiya’nın diğer bir olumsuz sonucu da sosyal çevreden izole olmaktır. 

    Ortoreksiya tedavi edilmediğinde sağlık üzerinde geri dönüşümsüz zararlar oluşturabilir. Tedavinin ilk basamağı tanının konmasıdır. Bunun için de sağlıklı beslenmeyi ilke edinen kişilerin kendilerine yukarıda yer alan testi uygulamaları önerilir. Ortoreksiya riski olanların dahiliye hekimi, psikiyatri hekimi ve beslenme uzmanından oluşan bir ekip tarafından değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi uygun olur.

    Sonuç olarak sağlıklı beslenmeyi bir takıntı haline getirmek yerine kararında sağlıklı beslenmeye yönelmemiz gerekir.