
- Sağlık
-
by Barış İlerigelen
Sosyal medyada sağlık konusunda tutarsız, kanıtsız ve hatta yanlış bilgilerin denetimsiz olarak dolaşması hasta-hekim iş birliğinin önemini de artırmaktadır. Algılarımız hasta-hekim iş birliğindeki başarı şansını etkileyen unsurların başında yer alır.
Algı, kişinin çevresindeki nesneleri duyu organları aracılığıyla fark etmesi, beyninde yorumlaması, seçmesi ve düzenlemesi işlemidir. Bu işlem sırasında ortaya çıkan bilgilerin kişinin mevcut tutumları, inançları ve hedefleri ile uyumlu hale getirilerek seçici olarak algılanmasına eğilim vardır. Algıda seçicilik olarak adlandırılan bu durum duygusal olarak rahatsızlık veren ve mevcut inançlarımıza ters düşen uyaranları kabul etmememizi de
beraberinde getirir.
Algıda seçicilik ile ilişkili başlıca kavramlar şunlardır:
-Seçici dikkat: Çevremizden gelen uyarılar içerisinden yalnızca bize duygusal rahatsızlık vermeyenlere odaklanmamız.
–Seçici maruziyet (exposure): Yalnızca mevcut inançlarımızı ya da deneyimlerimizi destekleyen bilgilere (genellikle sosyal medya ve haberlerdeki) itibar ederek diğer bilgileri yok saymamız.
-Seçici hatırlama: Karşılaştığımız durumları hatırlama tarzımız (çoğunlukla korku oluşturan uyarılar, bazen de bunun tersine mutluluk veren uyarılar hatırlanır).
Kişiler arasında ‘‘algıda seçicilik’’ konusunda farklılıklar olduğu gibi aynı kişide zamanla değişiklikler de oluşabilir. Algıda seçiciliği etkileyen çok sayıda faktör söz konusudur. Temel olarak insanların deneyimleri algıda seçicilik mekanizmasını etkiler. İnançlar, tutumlar, mevcut koşullar, alışkanlıklar, tercihler belirleyici rol oynayabilir. Cinsiyet, yaş, ırk, genetik gibi biyolojik faktörlerin yanı sıra bireyin ihtiyaçları, beklentileri, duygu durumu da seçimlerini ve algılarını etkiler.
Algıda seçicilik olumlu yönde işlev gördüğünde edindiğimiz deneyimler sayesinde hedeflerimize doğru ilerlememize ve gereksinimlerimizi çevreyle uyumlu hale getirmemize yardımcı olur. Belirli uyaranlara odaklanmamızı sağladığı için üretken olma ve beklentilerimizi karşılama şansı verir. Ayrıca zihin sağlığımıza zarar verebilecek olan ve bize yardımcı olmayan uyaranları göz ardı etme yeteneği sağlar. Öte yandan beklentilerimiz, inançlarımız ya da duygularımız gerçeği yorumlamamızı etkileyerek mevcut durumları ve çevremizdeki kişileri objektif olarak değerlendirmemizi zorlaştırabilir ve önemli olabilecek diğer unsurları gözden kaçırmamıza neden olabilir.
Kişinin uyarıyı fark ederek tanıması ve kendisi için önemini algılaması ‘‘algısal uyanıklık’’, kendisini korumak için uyarı ile arasında bir bariyer oluşturması ‘‘algısal savunma’’ olarak
adlandırılır. Yüksek seviyede ‘‘algısal savunma’’ özelliğine sahip olan kişiler çevrelerine karşı daha güçlü bir ‘‘algısal duvar’’ ve dolayısıyla ‘‘algıda önyargı’’ oluşturmaktadır.
Algıda ön yargının başlıca örnekleri şunlardır:
-Doğrulama önyargısı: Mevcut inançlarımız destekleyen bilgileri, kanıtları bulmaya çaba gösterip bu inançlara ters düşenleri yok saymamız.
-İnanç ön yargısı: Bilgilerin, kanıtların o konuyu ne kadar desteklediğini dikkate almaksızın bize makul görünenleri kabul etmemiz.
.-Kervan (bandwagon) etkisi: Kendi inançlarımızı gözetmeksizin yalnızca diğer kişiler öyle yaptığı için onların davranışlarını benimseme eğilimi göstermemiz.
Hasta-hekim iş birliğinde hastanın sağlık konusundaki algıları belirleyici rol oynar. Algıda seçiciliğin yaygın bir örneği plasebo (tedavi edilen duruma yönelik özgül etkisi olmayan madde ya da yöntem) etkisidir. Dolayısıyla, hastaların beklentilerini ve davranışlarını hekime başvurduklarında ve tedavi gördüklerinde kendilerini daha iyi hissedecekleri yönünde düzenlemeleri esastır. Hekimlerin de hastaların enerji düzeyleri, yetenekleri, vücut
farkındalıkları, duygusal ve fiziksel olarak kendilerini nasıl hissettikleri, açlık durumları, yakınlarının olup olmaması gibi faktörleri dikkate alarak kolay anlaşılabilir tedavi planları
oluşturmaları gerekir. Hasta takip ve tedavisinin aynı hekim tarafından sürdürülmesi hasta-hekim iş birliğinde başarı şansını arttırır.